27 Ekim 2015 Salı

Vajinal Akıntınızın Anormal Olup Olmadığını Üç Belirti İle Saptayın
Vajinal akıntı, kadınlar arasındaki en yaygın şikayettir. Vajina ve rahim boynu duvarındaki bezeler tarafından üretilen sıvıdır. Süt beyazı renginde ve kokusu temiz olan az bir miktar vajinal akıntı genelde normaldir.Vajinadan her gün dışarı çıkan vajinal akıntı, vajinanızı sağlıklı ve temiz tutmaya yardımcı olur.Ancak akıntının miktarı ve görüntüsü değişirse vajinal akıntı anormal olur.

Vajinal akıntı, kadınlar arasındaki en yaygın şikayettir.

Vajina ve rahim boynu duvarındaki bezeler tarafından üretilen sıvıdır.

Süt beyazı renginde ve kokusu temiz olan az bir miktar vajinal akıntı genelde normaldir.

Vajinadan her gün dışarı çıkan vajinal akıntı, vajinanızı sağlıklı ve temiz tutmaya yardımcı olur.

Ancak akıntının miktarı ve görüntüsü değişirse vajinal akıntı anormal olur.

Anormal vajinal akıntı üç temel belirti ile tanımlanabilen oldukça yaygın bir olgudur. 

Bu belirtiler: Aşırı akıntı, akıntı renginde ve kokusunda değişiklikler, vajina ve kadın üreme organında kaşıntı, tahriş, ağrı ve yanma hissi.

Eğer anormal bir durum varsa o zaman akıntının miktarında ve yoğunluğunda bir artış olacaktır. Akıntı beyaz ve parçalı (beyaz peynir gibi), grimsi, yeşilimsi, sarımsı veya kanı andıran bir renkte, mukus ve irin karışımlı olacaktır.

Anormal vajinal akıntı, bir kimyasalın sebep olduğu enfeksiyon veya tahriş yüzünden oluşan genelde vajinit olarak bilinen vajina iltihaplanması ile de meydana gelebilir.

Tahriş, sperm öldürücüler, vajina kayganlaştırıcıları, diyaframlar ve lateks prezervatifler nedeniyle oluşur. Ancak vajina, vajina iltihaplanmasının oluştuğu menopozdan sonra kalınlaşır ve daha kuru hale gelir, böylelikle anormal vajinal akıntı yaşama ihtimaliniz artar.

Akıntının görüntüsünde ve kokusundaki bir değişim bakteriyel vajinozisten kaynaklanabilir. Bu bakteri ile vajinal akıntınız tuhaf bir koku ile birlikte beyaz, gri veya sarımsı gölgeli bir akıntıya dönebilir.

Ancak kaşıntının da eşlik ettiği yoğun, beyaz ve parçalı (beyaz peynir gibi) bir akıntıya genelde bir mantar enfeksiyonu olan kandidiyaz neden olur.

Trikomonas (cinsel yoldan bulaşan bir hastalık) adı verilen bir protozoa enfeksiyonu vajinal akıntınızı yoğun, yeşilimsi, kokulu bir akıntıya çevirir.

Belsoğukluğu gibi cinsel yoldan bulaşan diğer hastalıklar akıntınızın rengini değiştirebilir. Yeşilimsi veya sarımsı akıntı belsoğukluğundan kaynaklanan rahim boynu enfeksiyonu yüzünden oluşabilir.

Ancak vajina, rahim boynu veya rahim duvarı kanserleri sulu, kanı andıran bir akıntıya neden olabilirler.






Kaynak:.sagliklahayatimiz.com

26 Ekim 2015 Pazartesi

Mantar Enfeksiyonu

1. Mantar İnfeksiyonu ( dermatofit, tinea )
Vücut yüzeyinde dermatofitler denilen, cildin üst tabakası, tırnak ve saç gibi yerlerde üreyen, küf benzeri mantarlarla infeksiyon olmasıdır. Geçiş genelde insandan insana veya hayvandan insana olabilir.

2. Nedeni

Mantar infeksiyonu her yaşta olabilir. Tinea capitis ( saç mantarı ), tinea cruris ( kasık mantarı ) ve tinea pedis ( ayak mantarı ), tinea barba ( sakal ), tinea unguim ( tırnak ) özel mantar infeksiyonlarıdır.

3. Şikayetler


Etkilenen bölgede kaşıntı, cilt lezyonları ve kızarıklık, halkasal şekilli lezyonlar, koyu veya açık renkli değişik alanlar gibi belirti ve şikayetlere neden olabilirler.

4. Tanı ve tedavi


Tanı esas olarak cildin görünümüne göre konur. Bazı mantarlar özel bir mavi ışıkla karanlık odada incelenirse floresan verirler. Kesin tanı mikroskopla alınan parçaların incelenmesi ile konur. Ciltten alınan kazıntı ayrıca laboratuara gönderilerek kültürde üremesi değerlendirilebilir. Tedavide kişisel bakım çok önemlidir. Deri temiz ve kuru tutulmalıdır. Ciddi ve uzun süreli infeksiyonlarda hekime başvurulmalıdır. Hekim sizin için ağızdan kullanılan veya cilde sürülen ilaçlar önerebilecektir. Tedavi edilmediği zaman üzerinde bakterilerin üremesi ile ikincil bakteriyel infeksiyonlar olabilir.

5. Önlem
Genel olarak iyi temizlik şartları infeksiyonu önlemeye yardımcıdır. Mantarlar bulaşıcı olduğu için elbise, saç fırçası veya kişisel kullanılan gereçler risk grubunda olan veya mantar geçiren insanlarla paylaşılmamalıdır.

6. Ayakta mantar infeksiyonu

Dermatofitler denilen mantarlar tarafından yapılan infeksiyondur. Vücudumuzda normalde bakteriler ve mantarlar hastalık yapmadan yaşarlar. Uygun ortam bulduklarında hızla çoğalıp, infeksiyona neden olabilirler. Ayak mantarı oldukça sık rastlanan bir cilt hastalığıdır. Genellikle ergenlikten sonra görülür. En sık görülen ve en çok tekrar eden mantar infeksiyonudur . Diğer mantar infeksiyonlarıyla birlikte görülebilir. Ayak mantarı ve benzer hastalıklara tinea infeksiyonları denir ve saç, tırnak ve dış deri gibi dokularda yaşayabilirler. Nemli ve ılık bölgelerde ürerler. Sıkı ayakkabılar giyilmesi, cildin uzun süre nemli kalması, küçük tırnak ve cilt sıyrıkları duyarlılığı arttırabilir. Tinea infeksiyonları bulaşıcıdır , direkt temasla veya aynı ayakkabı , duş zemininin kullanılması ile geçebilir.

7. Önlem

Ayak temiz, serin ve kuru tutulmalıdır.
Pamuklu, yün veya bunlar gibi emici maddelerden yapılmış çoraplar giyilmelidir.
Ayakkabılar ayağa tam olmalı ve böylece ayağa ya da tırnaklara travma azaltılmalıdır.
Dar burunlu, yüksek topuklu, eski, yıpranmış ayakkabılar, çorapsız giyilen ayakkabılar veya başkasının ayakkabısı giyilmemelidir
Eski yıpranmış ayakkabılar, çorapsız giyilen ayakkabılar veya başkasının ayakkabısı.
Yüksek yoğunlukta mantar sporları içerebilecek yüzeylerde yalın ayak yürümekten kaçının : halı döşeli zeminler, banyo yerleri, duşlar, jimnastik salonları, soyunma odaları, yüzme salonları, hamamlar gibi.
Tırnaklar kısa ve düz kesilmelidir. Kenarlarını yuvarlak kesmeyin.
Vücudun diğer kısımlarında olan tinea pedis ve yüzeysel mantar infeksiyonlarına bakın ve tedavi ettirin. Normal ve anormal tırnakları kesmek için farklı tırnak makasları kullanın.
Aile üyeleri veya yakın arkadaşlar, temas eden kişiler tinea pedis ve tırnak mantarı için tedavi edilmelidir.
Kaşıntı, kızarıklık, sulanma, su dolu kabarcıklar, normal görünen tırnağın renginde değişme gibi durumlarda tinea pedis veya tırnak mantarından şüphelenin.

8. Şikayetler
Kaşınma, yanma, etkilenen bölgenin sızlaması görülebilir. Ayakta kızarıklık olabilir. Ayak tabanı, parmakları veya tırnakta kızarıklık ve inflamasyon oluşabilir. İçi su toplamış yaralar gözlenebilir. Kabuklanıp, dökülmeler olabilir. Tırnakta renk değişikliği, kalınlaşma, kabalaşma gelişebilir.

9. Tanı ve tedavi

Cilt kültürü ve kimyasal maddelerle inceleme yapılabilir. Tedavide kişisel bakım çok önemlidir. Cildi kuru ve temiz tutmak gerekir. Ayak sürekli kuru tutulmalıdır. Temiz çoraplar giyilmelidir. Hekim size mantara yönelik uygun ilaçları verecektir. Bunlar deriye sürülen ilaçlar ve ağız yoluyla alınan ilaçlar olabilir. Eğer mantar infeksiyonunun olduğu bölgede bakteriler de infeksiyon yapmışsa
antibiyotik tedavisi de gerekir. Ayak mantarı zor iyileşebilir ve tekrarlayabilir. Uzun süreli tedavi ve önleyici tedavi gerekebilir.

10. Kasık mantarı


Kasıkta kaşınma sıklıkla ekzema veya başka nedenlerle olur. Kaşıntı ile birlikte sıklıkla erişkin erkeklerde olan bir hastalıktır. Nemli ve ılık alanlarda olabilir. Kötü hijyen, sıkı çamaşırın sürtünmesi, bölgenin uzun süre nemli kalması ile infeksiyona duyarlılık artar. Kasık mantarı genellikle cinsel organlarda oluşmaz. Diğer tinea infeksiyonlarına göre daha az ciddidir. Ancak anal bölgede kaşıntı veya rahatsızlığa neden olabilir.

11. Şikayetler

Kasıkta, anal bölgede kaşıntı, kızarıklık olur. Sınırları keskindir. Kuru ve kabuklu gibi olabilir. İçi sıvı dolu lezyonlar da olabilir. Ciltte koyu veya açık alanlar olabilir.

12. Tanı ve tedavi

Tanı esas olarak cildin görüntüsüne göre konur. Biyopsinin mikroskopik incelemesi veya kültür yapılabilir. Tedavide kişisel hijyen ve bakım önemlidir. Hekim sizin için uygun ağızdan veya cilde sürülen ilaçları verecektir. Tedaviye cevap verir, ancak bazı durumlarda dirençli olabilir. Lezyon bölgesinde kalıcı renk değişikliği yapabilir.

13. Önlem

Genel olarak iyi hijyen önemlidir. Banyodan sonra kurulanmak gerekir. Sürtünmeyi önlemeye çalışmak önemlidir. İç çamaşırlar sıkı ve havasız olmamalıdır.

14. Tırnak mantarı


Hem el hem de ayak tırnaklarında görülebilir. Tırnaklar kalınlaşır, tabakalara ayrılır ve renk değiştirir. Uzun süreli tedavi gerektirir. Bazen tedaviye direnç ve nüks gelişebilir.

15. Saç mantarı


Genellikle çocukları etkiler. Bulaşıcıdır ve salgın olabilir. Genellikle hafiftir. Lezyonlar halkasal veya keskin kenarlı değildir. Kırılan saçların sonucu olarak tipik siyah noktalar olabilir. Bazı tiplerinde soluk, kırılgan saçlar vardır. Tedavi hekim tarafından yapılmalıdır. İlaçların yanı sıra uygun şampuanlarla da yıkanmalıdır.

16. Vajinal kandidiyazis


Candida albicans özellikle kadınların genital florasında sıklıkla bulunan bir mantardır. Bu etkenin şikayete neden olacak şekilde vajinada aşırı çoğalmasına kandidiyazis denir. Bu hastalık kadınların 3/4‘ünde hayatlarında bir kez, yarısında da birden fazla kez olur. Normalde bulunan bu mantarın aşırı çoğalmasının altında pek çok faktör yer almaktadır. Geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımı ve ağız yoluyla alınan doğum kontrol hapları alımı bu risk faktörlerinden ikisidir. Hamilelik, menstruasyon, şeker hastalığı, sıkı iç çamaşırları, HIV virüsü veya bazı ilaçlarla bağışıklığın baskılanması da diğer nedenlerdir.

17. Şikayetler ve belirtiler
Kadınlarda genellikle cinsel organda tahriş ve akıntı vardır. Kaşıntı ve yanma da önemli şikayetlerdir. Kaşımak nedeniyle vulva şişebilir ve çatlaklar oluşabilir. Cinsel ilişki sırasında ağrı hissedilebilir. Akıntı beyaz, peynirimsidir. Erkekler genellikle şikayetsiz taşıyıcılar şeklindedirler. Nadiren idrar yapılan yerden hafif bir kaşıntı olabilir. Özellikle cinsel ilişkiden sonra erkekler yanma ve tahriş hissedebilirler. Ciddi olgularda penis başında aşınmalar, çatlaklar olabilir.

18. Tanı ve tedavi
Akıntıdan örnek alıp, boyayarak mikroskopta incelenerek konabilir. Kültürde de üreyebilir. Bu mantarlara özel hekimin vereceği ilaçlarla tedavisi mümkündür. Sıklıkla tekrarlayabilir. Kandidiyazise neden olan etkeni kontrol altına almaya çalışmak gerekir. Etken uzun süre antibiyotik kullanımı gibi bir nedense ve hasta bir sebepten dolayı buna mecbursa, kandidiyazis için koruyucu ilaç kullanılabilir. Her tekrar ettiğinde hekime gitmek gereklidir. Çünkü belirtiler başka bir infeksiyonla karışıp sizi yanıltabilir. Böylece diğer infeksiyonun tedavisi geciktirilmiş olur.

19. Önlemek için neler yapılabilir?
Sıkı ve sentetik giysiler giymekten kaçının.
Pamuklu çamaşırlar giyin.
Genital bölgenizi yıkadıktan sonra kuru tutun. Çünkü nemli ortamlar mantarların üremesi için daha uygundur.
Genital temizliği önden arkaya doğru yapın, böylece rektumdaki mikroorganizmaları vajinanıza taşımamış olursunuz.
Mayo veya diğer ıslak giysilerinizi hemen değiştirin.
Kadın hijyenik spreyleri veya deodarantlarını, parfümlü pedleri kullanmayın. Parfümlü, kremli tuvalet kağıtları kullanmayın. Bu gibi malzemeler vajinanın asitliğini değiştirerek infeksiyona yatkın hale getirebilir.


23 Ekim 2015 Cuma

Vajinal mantar cinsel yolla bulaşır mı?



Vajinal mantar cinsel yolla tabii ki bulaşır. Daha doğrusu cinsel yolla karşı tarafa geçer. Yani bir erkek eğer mantar taşıyorsa bu mantar kadına da geçer. Ama orada enfeksiyon yapıp yapmaması kadının genital bölgesinin iyi korunup korunmamasına bağlı.

Kolaylaştırıcı bir faktör olmadığı sürece erkekteki mantar kadına geçse bile etki göstermeyebilir. Kolaylaştırıcı etkenler arasında kadının antibiyotik kullanması, hamile olması veya enfeksiyonlara sık rastlanan yaz dönemi sayılabilir.

Kadındaki mantar enfeksiyonu erkeğe geçerse enfeksiyon yapması yine kolay değildir. Çünkü mantar, vücuttaki doğal bakteri ortamı tarafından kolaylıkla uzaklaştırılabilen bir mikroorganizmadır.

Eşli tedavi gerekebilir

Eğer bölgesel olarak o koruyucu etkenler uzaklaşmışsa, kadında laktobasil dediğimiz ortam bozulmuşsa o zaman mantar enfeksiyonu oluşabilir. Ama yine de sürekli mantar alışverişi olmaması için ilk atakta olmasa bile 2. mantar enfeksiyonu atağında hem kadını hem de erkeği beraberce tedavi etmeyi tercih ediyoruz.



Kaynak:uzmantv 
Vajinal mantar cinsel yolla tabii ki bulaşır. Daha doğrusu cinsel yolla karşı tarafa geçer. Yani bir erkek eğer mantar taşıyorsa bu mantar kadına da geçer. Ama orada enfeksiyon yapıp yapmaması kadının genital bölgesinin iyi korunup korunmamasına bağlı. Kolaylaştırıcı bir faktör olmadığı sürece erkekteki mantar kadına geçse bile etki göstermeyebilir. Kolaylaştırıcı etkenler arasında kadının antibiyotik kullanması, hamile olması veya enfeksiyonlara sık rastlanan yaz dönemi sayılabilir. Kadındaki mantar enfeksiyonu erkeğe geçerse enfeksiyon yapması yine kolay değildir. Çünkü mantar, vücuttaki doğal bakteri ortamı tarafından kolaylıkla uzaklaştırılabilen bir mikroorganizmadır. Eşli tedavi gerekebilir Eğer bölgesel olarak o koruyucu etkenler uzaklaşmışsa, kadında laktobasil dediğimiz ortam bozulmuşsa o zaman mantar enfeksiyonu oluşabilir. Ama yine de sürekli mantar alışverişi olmaması için ilk atakta olmasa bile 2. mantar enfeksiyonu atağında hem kadını hem de erkeği beraberce tedavi etmeyi tercih ediyoruz.

22 Ekim 2015 Perşembe

İdrar yolu enfeksiyonu belirtileri, nedenleri ve tedavisi

İdrar yolu enfeksiyonu genellikle (tüm idrar yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %95’i), idrar yolundan mesaneye kadar ulaşan bakterilerin (çoğunlukla E.Coli bakterisi) neden olduğu bir enfeksiyondur. Enfeksiyon sadece mesanede görülürse “idrar yaparken yanma-sistit” eğer enfeksiyon böbreklere ve üst idrar kanalına yayılırsa bu duruma “piyelonefrit” denilir. İdrar yolları enfeksiyonlarında tedavisi kolay olan tür sistittir. İdrar yolu enfeksiyonunun en çok sık belirtisi, idrar esnasında ve sonrasında meydana gelen yanma hissidir. İdrar yolu enfeksiyonunun diğer belirtileri; sık idrara çıkma (veya idrara çıkma isteği), idrarın tam yapılmadığı hissi, karnın alt kısmında rahatsızlık ve şişlik hissi, bulanık ve ağır kokulu idrardır. İdrar yolu enfeksiyonları yanlış ve geç tedavi edildiğinde böbreklere, hemilelerde ise fetüse zarar verebilmektedir. Bu sebeple idarar yolu enfeksiyonlarının nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında kapsamlı bilgi sahibi olarak fayda görebilirsiniz.

İdrar yolu enfeksiyonu belirtileri

Aşağıdaki sayılan belirtiler idrar yolu enfeksiyonun en sık görülen belirtileridir:

Sık sık idrara çıkma

İdrarın tam yapılmadığı hissi
İdrara çıktıktan hemen sonra bile tekrar idrara çıkma isteğinin var olması
İdrara çıktığınızda ağrılı yanma hissi
Karnın alt kısmında şişlik, baskı ve rahatsızlık hissi
Pelvik bölgede ya da bel bölgesinde ağrılar
Bulanık idrar (bazı durumlarda kanlı idrar)
Ağır kokulu idrar

Aşağıda sayılan idrar yolu enfeksiyonu belirtileri ise acilen hekime baş vurmayı gerektirecek ciddi belirtilerdir.

Ateşiniz varsa

Mide bulantısı ve kusma görülüyorsa
Sırtın tek tarafında, kaburgaların alt bölgesinde ağrı varsa
Diyabet, böbrek rahatsızlığı ve bağışıklık sistemi zayıflığı varsa
65 yaşın üzerindeyseniz
Hamileyseniz

İdrar yolu enfeksiyonunda ne zaman doktora başvurmalı?

İdrarda yanma, sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, idrarın kanlı gelmesi, karın ve bel ağrısı, akıntı, idrar tutamama, ateşlenme, halsizlik idrar yolu enfeksiyonundan gözlenen klinik belirtilerdir. Bu durumda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Şikayetler çok şiddetli değil ise ilk tedbir alınan sıvı miktarını arttırmaktır. Bol sıvı alımı daha fazla idrar yapımına neden olarak, idrarın süpürücü etkisi ile mikropların dışarıya doğru atılmasını sağlar. Normal idrar tahlilinin doktorlara oldukça önemli bilgiler verir ancak bazen yeterli olmadığından idrar kültürü de istenebilmektedir. Bu aşamada yapılacak en önemli yanlışlardan birisi hastanın bir doktor tarafından değerlendirilmeden kontrolsüz olarak antibiyotik kullanmasıdır. Yanlış kullanılan ilaçlar ileride daha büyük sorunlar yaratabilmektedir. Eğer enfeksiyonlar bir yıl içerisinde 3 veya daha sık oluyorsa o zaman altta yatan başka nedenlerin de araştırılması gerekebilmektedir.

İdrar yolları enfeksiyonunun nedenleri

Kadınların idrar yollarının dışarıya çok kısa bir kanalla açıldığını için dışarıdan mikropların girmesi daha kolaydır. Özellikle vajinal ve anal bölgede bulunan üropatojen olarak adlandırılan enterikbakteriler yukarı doğru idrar kanalı ve idrar torbasına kolaylıkla yayılabilmektedirler. Bu mikropların idrar torbasına girmesi ve çoğalması enfeksiyonların olmasına neden olur. Özellikle vücut direncinin azaldığı durumlarda bunlar daha sık oluşabilmektedir. Aynı şekilde havuz, deniz, sauna gibi ıslak ortamlar, cinsel ilişki, var olan bir genital akıntı gibi durumlar bu enfeksiyonların altta yatan diğer nedenleridir.

İdrar sistem, enfeksiyonları 4 gurupta incelenebilir:


a- İlk enfeksiyon
b- Tedavi edilememiş enfeksiyon
c- Bakteriyel devamlılık
d- Tekrarlayan enfeksiyon

İdrar sistemi enfeksiyonlarında, neden olan ajanlara çoğunlukla sindirim sisteminde rastlanır. %85 oranında sorumlu tutulabilecek E. Coli nin ardından sindirim sistemi ve çevre dokuda bulunan değişik bakteriler sıralanır. Lenf ve komşuluk yoluyla yayılımla birlikte nadir de olsa kan yoluyla yayılım sorumlu tutulabilir.

Pratikte en sık karşılaşılabilecek idrar sistemi enfeksiyonları akut sistit (idrar kesesi enfeksiyonu) ve akut pyelonefrittir (böbrek enfeksiyonu)

İdrar yolu enfeksiyonu: Sistit nedir – idrar yaparken yanma?

Basit bir üriner sistem enfeksiyonudur ve sıklıkla kadınları etkilemektedir. Kolay tedavi edilebilmeleri, böbrek hasarı ve bozukluklarına yol açmamaları nedeniyle tanı, klinik bulgular ve idrar tahlili ile konulabilir. Kesin tanı için idrar kültürü testi alınması gereklidir.

İdrar yaparken yanma
Sık idrar yapma
Ani idrar hissi
Gece idrara kalkma
Göbek altı ağrısı tanı koymada yardımcı olacak işaretlerdir.

İdrar incelemesinde lökosit, bakteri, bazen de mikroskop veya çıplak gözle görülebilecek kan olabilir. Üriner enfeksiyonlardan korunmak amacıyla bol sıvı alınması önerisi, ilaç kullanımı esnasında kullanılan antibiyotiğin idrardaki yoğunluğunu düşürmemek amacıyla normal miktarda sıvı alımı olarak düzeltilmeli, tedavi sonrası yine bol sıvı alımı teşvik edilmelidir. Bol sıvıdan kasıt; günlük idrar miktarının yaklaşık 2 litre olmasıdır ki ihtiyaç soğuk-sıcak mevsime göre değişebilir.

İdrar yolu enfeksiyonu: akut pyelonefrit nedir?

Bu tür bir enfeksiyonun tespit edilmesi halinde hastanın genel durumu da göz önünde bulundurularak hastaneye yatmasına karar verilebilir. Sıvı takviyesi, ikili antibiyotik tedavisi ve diğer desteklerle, oluşan tablo ortadan kaldırılır. İlaç tedavisi çoğunlukla iki hafta kadar devam ettirilir.Sistite oranla daha ağır ve acil bir tablodur. Böbrek toplayıcı sistemi ile birlikte idrar üreten doku kısmının da enfeksiyona katılması anlamındadır. Tek ya da çift taraflı yan ağrısı, hassasiyet, ateş (38-40 C) , titreme ve beraberinde sistite benzer şikayetler görülmektedir. Bulantı, kusma , iştahsızlık, halsizlik de eşlik edebilir. Ağrı bazen karın bölgesinde de hissedilebilir ve diğer karın içi organ bozukluklarıyla karışabilir.

Ateş, halsizlik, bulantı, kusma gibi belirtiler ortadan kalkıncaya kadar yatak istirahati yapılması iyileşmeyi hızlandıracaktır.

İdrar yolları enfeksiyonu tedavisi


İdrar yolu enfeksiyonu vakalarının yaklaşık %80’i antibiyotik tedavisine yanıt verir. Bu amaçla genellikle böbrekten atılan ve idrar yolu enfeksiyonlarından en sık sorumlu mikroorganizma olan E.Coli’ye karşı etkili antibiyotikler kullanılmaktadır. Ancak antibiyotik tedavisine başlamadan önce mutlaka idrar kültürü alınmalıdır. Ağrıyı gidermek amacı ile spazm çözücüler ve ağrı kesiciler kullanılabilir. Bol sıvı alımı mekanik temizlik yaparak tedavinin etkinliğini arttırır. Ayrıca, C vitamini, kızılcık suyu, vajinal östrojen, probiyotikler ve immunoprofilaksi tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonunu koruyucu olarak kullanılabilir. Genellikle basit idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde 3 günlük tedavi rejimleri yeterli olmaktadır. Ancak 3 günlük bir tedavi sonrasında şikayetlerde azalma olmaz ise farklı mikropların olma ihtimaline ve bu mikropların hangi antibiyotiklere duyarlı olduğunun anlaşılabilmesi için idrar kültür testi sonucuna göre antibiyotik uygulanmasında değişiklikler yapılabilmektedir.

İdrar sistemi enfeksiyonlarında son 30 yıldır gelinen noktada;
1- Enfeksiyonun varlığı idrar kültürü testi yardımıyla kesin olarak saptanabilmekte, böylece etraftan mikrop bulaşmalarını önleyecek teknikler kullanılmaktadır.

2- Özellikle ciddi böbrek hasarına yol açan enfeksiyonların sindirim sistemine ait bakteriler nedeniyle gelişen tekrarlayan enfeksiyonlar olduğu ortaya konmuştur.

3- Özellikle kadınlarda sıkça görülen sık tekrarlayan idrar sistemi enfeksiyonlarında idrar yolu ve vajinal dokuda önemli miktarlarda bulunan sindirim sistemi bakterilerinin sorumlu oldukları bilinmektedir.

4- Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler, sindirim sistemi bakterilerinin bulaşmasına ve direnç artışına yol açarak daha fazla bozukluk ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca bilinçsiz kullanımla mantar enfeksiyonlarına da davet çıkarılmaktadır.

5- Tekrarlayan idrar sistemi enfeksiyonlarında düşük doz koruyucu antibiyotik tedavisinin sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkisi olmadığı gösterilmiştir. Bu enfeksiyonun tanısı doğru konmuşsa korunma %100 etkili olacaktır.

6- Ürolojik anormaliklerin ortaya konması önemlidir. Böbrekte taş, doğumsal anormallik veya üre yüksekliği söz konusu değilse daha rahat olunabilir.

7- Geniş etkili, vajinal ve sindirim sistemine olumsuz etkisi olmayan yeni nesil antibiyotikler elimizdeki güçlü silahlardır.

8- Basit ve tekrarlayan enfeksiyonun gelişim mekanizmasını bilmek, her yaş gurubu için daha iyi tedavi düzenleme olanağı yaratacaktır. Daha iyi tedavi, böbrek hasarından korunma anlamına gelecektir.

İdrar enfeksiyonu bitkisel tedavi


Uygulayacağınız bir kaç öneriyle enfeksiyonu önleyebilirsiniz. Öncelikle bakterilerin vücuttan daha hızlı atılmasını sağlamak için bol bol su içmelisiniz bu sayede bol idrara çıkarak idrarın mikropları süpürücü etkisinden faydalanabilirsiniz. Mesaneyi zorlayan kahve, alkol, asitli meyve suyu ve kafein içeren her türlü içeceği mümkün olduğunca azaltın. Evdeyken karnın alt kısmına ılık (sıcak değil) kompres yapmak mesanedeki basıncı ve genel rahatsızlık hissini hafifletecektir.

İdrar yolu enfeksiyonu için bir diğer önerisi ise kızılcık suyu. Kızılcık suyunun enfeksiyona karşı vücudu güçlendirir ve günlük olarak kızılcık suyu içmenin, idrar yolu enfeksiyonlarından koruma sağladığı yönünde bazı çalışmalar bulunmakta. Bu çalışmalarda, kızılcık suyunun özellikle sık enfeksiyon yaşayan kadınlarda etkili olduğu söylenmekte.



Kaynak:medikalakademi

21 Ekim 2015 Çarşamba

Ortak alanda mantar riski

Mantarlar, deride ve tırnakların altında çoğalan küçük mikroorganizmalar. Sıcağı ve nemi severler.
Dr. Vahit Mülteci

Havuzlar, plajlar, jimnastik kulüpleri, güzellik salonları, duşlar, yatılı okullar ve camiler gibi ortak kullanım alanları, başkalarına ait havlu, terlik, ayakkabı gibi eşyalarla temas mantarların bulaşmasına uygun zemin hazırlar.

Mantarlar kolay bulaşır mı?

Tüm mantar hastalıkları oldukça bulaşıcı ve kolaylıkla yayılır. En sık ayak ve tırnak mantarlarına rastlanır. Tedavi edilmemesi halinde vücudun diğer bölümlerine geçebilir. Başkalarına bulaştırılır veya üzerilerine bakteriler de eklenerek daha ciddi enfeksiyonlara yol açabilirler.

Mantarların çoğalması ve bulaşmasını sağlayan başka faktörler nedir?

Pişikler, ayakkabıların vurması, su, deterjan, sentetik giysi ve çoraplara bağlı tahrişlerde mantar hastalığı için zemin hazırlar.





Kaynak:mahmure.com

20 Ekim 2015 Salı

Menopoz Sonrası Kanamalar Kanser Habercisi Olabilir

Kadınlarda adet dönemi haricindeki tüm kanamalar endişe yaratıyor. Özellikle menopoz başladıktan sonra ortaya çıkan kanamalarda bu endişe daha da artarken, zaman zamanda yerini kanser korkusuna bırakabiliyor. Bu kanamaların yüzde 80’e yakını önemli bir sorun teşkil etmezken, yaklaşık yüzde 20’sinde ise gerçekten bir kanserle karşılaşma ihtimali bulunuyor.

Kanama; makat (rektal), idrar torbası (mesane) ve vajinal yoldan olabilir. Öncelikle bunun nereden kaynaklandığının anlaşılması önemli. Basit bir vajinal tampon yerleştirmekle vajinal kanama anlaşılabilir.

Vajinal kanamanın birçok nedenleri araştırılmalı
Eğer kadın menopoz dönemindeyse bu kanamanın bazı nedenleri vardır. En sık neden, menopoza bağlı olarak gelişen ve atrofi denilen endometriyal (rahmin iç kısmı) ve vajinal dokulardaki incelmeye bağlı olan kanamalardır.

Sık rastlanan ikinci bir neden ise; kullanılan hormon tedavilerine bağlı kanamalardır. Hatta bazı kaynaklarda hormon replasman (Hormon yerine koyma) tedavilerine bağlı kanamalar birinci sırada yer almaktadır.

Diğer nedenler ise; rahimden kaynaklanan polip, myom, adenomyosis gibi bazı iyi huylu urlar, rahim ağzındaki polipler, pelvik infeksiyonlardır. Ayrıca vajinal mantar veya basit bir vajinal enfeksiyonda da kanama görülebilir. Yüzde 20 civarında hastada, menopoz sonrası kanamanın nedeni rahimden veya rahim ağzından kaynaklanan bir kanser olabilir.

Bu yüzden erken teşhis önemlidir rahatsızlığı hangi hastalığın tetiklediğini öğrenmek en önemli adımlardan biri.
Menopoz sonrası kanaması olan hastanın zaman kaybetmeksizin bir kadın hastalıkları ve kadın doğum uzmanına başvurması gerekir. Hastanın hikayesi alınıp, muayenesi yapıldıktan sonra, genellikle ultrasonografi uygulanır. Yapılan bu işlemlerden sonra büyük ölçüde olası nedenler düşünülmektedir. Daha sonrasında yapılacak biyopsiler özellikle kanser düşünülen hastalarda tanı için gerekmektedir.

Histeroskopi ile tanı kolayca konuyor.

Günümüzde şartlarında uygulanabilen histeroskopi (optik bir aletle rahim içinin incelenmesi) işlemi ile tanı oldukça kolaydır. Bu işlemle rahmin içinden kaynaklanan myom, polip gibi iyi huylu durumların aynı seansta tedavileri mümkün olabilmektedir. Kanser tanısı alan hastaların tedavilerinin bu konuyla ilgili uzmanlarca yapılması son derece önemlidir.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Vajinal Mantar İçin Tavsiyeler

Vajinal mantar enfeksiyonuna neden olan “candida albicans” mantarları aslında her kadının vajinasında doğal olarak var. Vajina florası sağlıklı olduğu sürece de herhangi bir probleme yol açmıyorlar. Ancak zayıflayan bağışıklık sistemi, antibiyotik kullanımı veya doğum kontrol hapları kullanımı gibi nedenler vajina florasını bozabiliyor, bunun sonucunda da maya hücreleri aktif hale gelip çoğalmaya başlıyor. İlaç tedavisiyle yakınmalar büyük bir oranda gideriliyor. Ayrıca alternatif yöntemler de tedaviye yardımcı olabiliyor.

Aromaterapi: Enfeksiyonun ilk dönemlerinde, aroma yağlarıyla yapacağınız oturma banyosu yakınmalarınızın hafiflemesini sağlayabiliyor: 1 yemek kaşığı ölüdeniz tuzu ile gül ve lavanta karışımından oluşan 5 damla yağı kaynar suya ilave edin. İsterseniz suyun içine, kabuğunu soyduğunuz 1 diş sarımsak da atabilirsiniz. Ardından suyun üzerine doğru çömelerek buharın vajinal bölgenize ulaşmasını sağlayın.

Şifalı bitkiler: Büyük bir pamuk parçasını, hazırlamış olduğunuz papatya çayına daldırın. Ardından vajinal bölgenizi bu pamukla, sabah ve akşam olmak üzere, günde 2 kez, önden arkaya doğru yavaşça silin. Aynı işlemi isterseniz defne yaprağıyla da yapabilirsiniz: Bir miktar defne yaprağını, dalları ve yemişleriyle birlikte 1 litre suda kaynattıktan sonra süzün. Vajinal bölgenizi bu suyla günde 2 kez yıkayın.

Demirhindi çayı da vajinal mantara karşı etkili olabiliyor: Bir fincan kaynar suyun içine 1 çay kaşığı demirhindi katıp, çayın demlenmesi için kısa bir süre bekleyin. Çayı süzdükten sonra sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez için.


veya sizlere tavsiye edeceğim mantara kesin çözüm olacak bu kitaptan yardım alabilirsiniz 

16 Ekim 2015 Cuma

Yaşa ve kadına göre hijyen 
Cinsel organlar bir kadının temizlik açısından en hassas bölgelerinden. Özellikle cinsel hayat başladıktan sonra hijyen daha da büyük önem kazanıyor. Cinsellikle birlikte vajina mikroplara ve bakterilere açık oluyor, cinsel yolla geçen hastalıklar gündeme geliyor. Cinsel organların hijyenini sağlamada her yaş dönemi için farklı önlemler almak gerek.

Kadınlara çocuk yaştan itibaren cinsel bölgenin temizliğiyle ilgili eğitim verilmesi gerekiyor. İdrar yolları ve anüs cinsel organlara yakın olduğu için vajina mikroplara açık. Bu yüzden de temizliğin önemi büyük.


Okula gitmeden öğretmelisiniz
Kız çocukları okula başladıklarında cinsel bölgelerinin temizliğini öğrenmiş olmalılar. Öncelikle temizliğin önden arkaya doğru ve suyla yapılması gerektiği öğretilmeli. Bölge yıkandıktan sonra mutlaka kurutulması da kazandırılacak alışkanlıklar arasında. Makattan öne doğru temizlik, anüs çevresinde yerleşen mikropların idrar yolu ve vajinaya taşınmasına ve ciddi enfeksiyonlara neden olabilir. İdrar yolu iltihabı da aynı şekilde gelişebilir.

Adet döneminde pedler sık değiştirilmeli
Henüz cinsel ilişkisi olmayanlar adet döneminde genellikle hijyenik bağları yani pedleri tercih ediyor. Pedler mümkün olduğunca sık değiştirilmeli. Ped, alerji veya tahrişe sebep oluyorsa doktora danışılmalı ve başka bir markanın ürünü denenmeli. Her ped değiştirmede dış dudakların suyla yıkanıp kurutulmasında yarar var. Cinsel ilişkiye henüz girmemiş kız çocuklarında bazen vajinal akıntılar olabilir. Bunlar genellikle hormonal akıntılardır ve tehlikeli değiller. Cinsel hayatı başlamayanlarda vajinal enfeksiyon olmaz. Bu yüzden, akıntıyı iltihapla karıştırmamak gerekir. Çocuklarda yoğun antibiyotik kullanımı ve o bölgenin sıcak ve havasız kalması durumunda mantar iltihabı görülebilir. Ped yerine tampon kullanıyorsanız yabancı maddeli olmayanları tercih edin ve bir tamponu dört saatten uzun kullanmayın. Geceleri tercihen ped kullanın. 

Cinselliğin başlaması milat

Cinselliğin başlamasıyla birlikte vajina değişik mikroplarla tanışır ve bunların bir kısmı yerleşerek iltihaplanma yapar. Dolayısıyla cinsel hayat başladığında yapılacak ilk şey, cinsel hastalıklardan korunmayı öğrenmek. Prezervatif cinsel hastalıkla mücadelenin en etkili yöntemi. Bunun dışında, cinsel ilişki esnasında çok fazla kokulu, tahriş eden jeller ve kremler kullanılmamalı. Vajinada bir kayganlık gerekiyorsa antialerjik, su bazlı jeller tercih edilmeli. Kadınlarda cinsel bölge çok kıvrımlı olduğu için kıvrımlar arasında rahatlıkla cilt döküntüleri, ter birikintileri kalabilir. Bunlar zamanla kokuya ve tahrişe yol açar. Vajinal bölgenin en iyi temizlenme yöntemi, bildiğimiz musluk suyu ve çok kokulu- ilaçlı olmayan basit sabunlarla dışarıdan yıkamak. Sonra durulamak ve çok iyi kurulamak.
Vajinanın içini sürekli yıkamayın

Bazı kadınlarda görülen vajinanın içini devamlı yıkama alışkanlığı zararlı. Çünkü vajinanın içinde koruyucu bakteriler var. Bunların suyla yok edilmesi halinde vajina kendini koruyamaz ve daha sık iltihaplanabilir. Vajina içi temizliği, çok özel durumlarda doktor tavsiyesiyle yapılmalı. Genital bölgedeki tüyleri ağda ve jiletle temizlerken, ciltteki staphylococcus mikrobu kıl köklerine girebilir. Bu, ciddi kıl kökü iltihapları ve apse yapabilir. Tedavisi için cerrahi müdahalelere başvurmak gerekebilir. Dolayısıyla bu tarz sorunu olanlar hemen bir kadın doğum uzmanına başvurmalı ve ağda ve jilet yerine sadece makas kullanmayı tercih etmeli. 

Tuvalletten mikrop kapma efsanesi

Alafranga tuvalet kapağından kadının cildine veya vajinasına mikrop bulaşmaz. Yine de tuvalet kapağının mutlaka tuvalet kağıdıyla silinip temizlenmesi ve sonra oturulması öneriliyor. Oturmadan önce de sifon çekilmeli.

Cinsel bölgenin temiz tutulmasının altın kuralları

Vajinanın içi sürekli temizlenmemeli.

Bacak arası ve dudakları da içeren kısım daima kuru ve temiz olmalı.

Temizlikte değişik kokulu sabunlar, kremler vs. kullanmamalı. Su ve sabun içermeyen temizlik ürünleri tercih edilmeli. Bölge çok iyi kurutulmalı.

Pedler alerji ve tahriş yaparsa başka bir marka denenmeli.

Yaz aylarında özellikle denizden ve havuzdan çıktıktan sonra duş alınmalı.

Bu bölgedeki kokudan rahatsız olanlar vajinanın dıştan temiz kokmasınısağlayan bazı ıslak mendiller ve deodorant parfümler kullanabilir. Yalnız bunları kullanırken maddelere karşı alerjiniz olmadığından emin olun.



Kaynak:hurriyet.com.tr

15 Ekim 2015 Perşembe

Ped Vajinanın florasını bozuyor'
Kadınların adet dönemlerinde kullandıkları yaprak pedlerin vajinal akıntıyı arttırdığı belirtildi. Vajinal akıntının, kadınların yaşamları boyunca en sık karşılaştığı yakınmalardan birisi olduğunu ve hastanelerin kadın doğum servisine yapılan başvurularda ilk sıralarda yer aldığını belirten uzmanlar, kullanılan yaprak pedlerin ise “geçmeyen akıntılara” yol açtığını kaydettiler.

Üreme çağındaki kadında östrojen hormonunun da tetiklediği “Vajinal ekosistemin” son derece kırılgan ve değişken bir sistem olduğunu belirten Özel Adana Avrupa Hospital Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Babar İlkit, “Vajina 37 derece sıcaklığa sahip ve kapalı bir ortamdır. Bu nedenle vajinaya yerleşecek organizmaların üremesi için mükemmel bir ortamdır” dedi.

VAJİNAL FLORAYI KORUMAK GEREKİYOR


Bu durumun ortadan kalkması için vajinanın anatomik ve fizyolojik koruma kalkanları geliştirdiği kaydeden Op.Dr.Yasemin Babar İlkit, “Vajina bölgesinin tüylü ve dış dudakların vajina girişini kapatıyor olması anatomik koruma mekanizmasıdır. Fakat vajinanın ana koruma mekanizması vajinal floradır” diye konuştu.

Vajinal ekosistemi (flora) bozan bütün durumların geçmeyen inatçı akıntılara neden olduğunu ifade eden İlkit, bu durumların gebelik dönemi, adet dönemi, menopoz dönemi ve aşırı kişisel hijyenik davranışlar olduğunu söyledi.



YAPRAK PED KULLANIMI ZENGİN DOĞAL SALGIYI EMİYOR


Op. Dr. Yasemin Babar İlkit, “Gebelik döneminde doğal florasında mantar grubu patorejenler glukozu kullanarak hızla ürerler ve sonuçta gebe kadında çok sık mantar enfeksiyonu gelişir. Vajinal ekosistemi destekleyen ilaçlar bu dönemde vajiniti azaltabilir” dedi.
“Adet dönemi”nin vajinal ekosistemi bozan ikinci dönem olduğunu kaydeden İlkit,” Kan çok iyi bir kültür ortamı yaratır ve patojen mikroorganizmalar bu dönemde demirle beslenerek çoğalır. Dolayısıyla kadınlar ‘Adetten önce de, adetten sonra da akıntım oluyor’ diye şikayet ederler. Bunun nedeni adetten önce bu bölgenin kanlanmasındaki artış ve adet sonrası laktobasilkolonizasyonunda azalmadır” diye konuştu.

KURU ORTAM DAHA ÇOK AKINTIYA NEDEN OLUYOR

Op. Dr. İlkit, kişisel hijyen koşullarından kaynaklı nedenlerin arasında ise uzun süreli yaprak ped kullanımının yer aldığını belirterek şöyle dedi:
“Vajinal ekosistemi bozan en önemli nedenlerden birisi aşırı sıcak, ıslak mayo, vajina içini temizleme ve yaprak ped kullanımıdır. Yaprak pedler sıvıyı emdikleri için, uzun süreli kullanımı vajinadaki proteince zengin doğal salgıyı devamlı emerek vajinada kuru bir ortam yaratırlar ve daha çok akıntı artışına neden olurlar.”




Kaynak:hurriyet.com.tr

14 Ekim 2015 Çarşamba

Mantarın ilacı çay ağacında gizli










Bakteri ve virüsleri öldürücü etkisi olan çay ağacı yağı, başta akne ve mantarlar olmak üzere öksürük, bronşit, boğmaca, grip ve üşütmeye karşı da etkilidir.

Dünyayı gezme görme meraklısı olan İngiliz Christopher Dean Afrika’da ayağından bulaşıcı bir hastalığa yakalanır ve kardeşi onu Londra’da Melaloyka yağı ile tedavi eder ve Christopher bunun üzerine Avustralya’ya giderek (1776) Güneybatı Avustralya’da yüzbinlerce Melaloyka ağacı yetiştirmeye başlar. Çay ağacının yağı antibakteriyel (bakterileri öldürücü), antiviral (virüsleri öldürücü), antimikozit (mantarları yok edici), antiflogistik (iltihapları önleyici)’dir. Genellikle nefes yolları hastalıklarından öksürük, bronşit, boğmaca, grip ve üşütmeye karşı kullanılır.

Ayrıca yüzdeki akneye karşı kullanılacak ise 10-15damla 30-50ml temiz suya katılır ve bu su ile yüz yıkanır. Direkt akneler üzerine 1 damla Melaloyka yağı sürülebilir ve günde 5-6 defa 8-12 hafta süre ile yapmak gerekir. Uzuvlardaki mantarlara karşı 8-10 damla yağ 30-50ml suyla karıştırıldıktan sonra bundan silindir ve yahut da 1-3 damla yağ direkt mantar üzerine günde 5-6 defa 8-12 hafta sürülür. Yine tırnak mantarlarının günde 5-6 defa 8-12 hafta süreyle 2-3 damla Melaloyka yağı damlatılarak kullanılabilir böylece akne ve vücut mantarlarından kurtulabilirsiniz.

Kullanılması:


a) Araştırmalara göre Melaloyka yağı ile mantarlar (özellikle tırnak mantarları), çıbanlar, akne, sivilce, uyuz böceği, saç biti, uçuk, böcek sokması, ensedeki kaşıntılara karşı kullanılır.

b) Aromaterapisinde; Melaloyka yağı sade veya diğer eter yağları ile ve de sabit yağlarla karıştırılarak kullanılır. Melaloyka yapraklarının damıtılması ile %1 oranında eter yağı elde edilir. Bu yağ yukarıdaki rahatsızlıklara karşı kullanıldığı gibi kozmetikte parfüm, şampuan, sabun, dudak boyası, deodorant, kolonya vb. maddelerin yapımında katkı maddesi olarak kullanılır.

c) Halk arasında güneş yanığı, kas ağrıları, kas krampları, ağız içi iltihaplarına karşı kullanılır. Konisine 10-15 damla katılarak eve güzel koku yayılır. Bu kokudan dolayı sivrisinek ve sinekler gelmez.

Yan tesirleri: Melaloyka eter yağı tarife uyulmaz ve aşırı miktarda alınır ise alerjiye sebep olabilir. Aşağıdaki Çay ağacı hakkında yapılmış bilimsel araştırmaları ve diğer kullanım tavsiyelerini bulabilirsiniz.

Araştırmalar: Melaloyka eter yağı ile ayak mantarları, vajina mantarları ve akne gibi rahatsızlıklara karşı tedavi denemeleri yapılmış ve büyük başarılar elde edilmiştir.

1) Bassett ve ekibi tarafından 1990’da %5’lik Melaloyka eter yağı ile akne üzerinde tedavi denemesi yapılmıştır. Bir grup Melaloyka eter yağı ile diğer bir grup ise kimyasal ilaç Benzolperoksid ile tedavi edilmişlerdir. Neticede Melaloyka yağının Benzolperoksid kadar etkili olduğu ve ayrıca yan tesirinin olmaması nedeni ile tercih edilmesi gerektiği tespit edilmiştir.

2) Willams ve ekibi 1995’de Tırnak mantarı (ayak ve el parmaklarındaki) hastalığı olan insanlar üzerinde deneyle r yapmışlardır. Bir grup %5’lik Melaloyka eter yağı ile, ikinci grupta kimyasal ilaç %1’lik Clotrimazol ile tedavi denemesi yapılmıştır. 3 ay süren tedavide %5’ lik Melaloyka yağı ile tedavi olanların %60’ında iyileşme görülmüş ve kimyasal ilaçtan daha etkili olduğu tespit edilmiştir. 

3) Dr.Belaiche 1985’de Paris’te Tıp fakültesine bağlı olarak çalışan Phytotherapie (Fitoterapi) bölümünde yaptığı deneylerle vajina mantarı ve mesane iltihaplanmasını iyileştirmiştir. 

4) Alim (5 yaşında) haya torbasının sol kısmında mantar vardı. Çocuk doktoru kimyasal ilaç yazdı ve pek faydası olmayınca ben Melaloyka yağı ile tedavi ettim ve geçti.



Kaynak:posta.com.tr

13 Ekim 2015 Salı

Mantar için yardımcı alternatif Maydanoz



Mantar tedavisine paralel olarak öğünlerinizde tüketeceğiniz maydanoz, mükemmel bir yardımcı tedavi imkanı sağlıyor.

Çünkü, maydanozda mantar hastalıklarına karşı en az sekiz tane biyolojik aktiflik gösteren, mantar yok edici etkin maddeler bulunuyor. Bunlardan en önemlileri oxypeucedanin, p-cymene ve psoralen'dir.

Kansere karşı koruyucu 

Psolaren'in şifa verici en önemli özelliklerinden biri de hypotensive(tansiyon düşürücü) olmasıdır. Kansere karşı koruyucu gücünü de yabana atmamak gerekir. Psoralen daha bol olarak kerevizde bulunur.

Çok tüketiliyor
 

Ülkemizde maydanoz çok tüketilen bir bitki. Bazı insanlar yeşillik olarak maydanozu bol miktarda tüketir.

Maydanozun içerdiği apiol maddesi her ne kadar uçucuözelliği olan bir yağ ise de kalsiyumun emilmesini engelleyici (kalsiyum antagonist) özelliği çok güçlü.

Bu nedenle kalsiyum eksikliği problemi ya da osteoporoz rahatsızlığı olanların maydanozu ölçülü tüketmeleri gerekir.

İdrar sökücü özellik 

Maydanozun idrar söktürücü özelliği oldukça güçlüdür. Bu, aynı zamanda vücuttan fazla su ve tuz atılması demektir.
Eğer, öğünlerinizde bol bol taze maydanoz tüketme alışkanlığınız varsa, bu alışkanlığınızda ölçülü olun. Çünkü vücudun su ve tuz dengesini olumsuz etkiler.

Alışkanlık haline getirmeyin 

Her ne kadar günlük su ihtiyacımız olan en az bir buçuk litre suyu tüketsek dahi, vücut buna rağmen gerekli olan su ve elektrolit (tuz) dengesini kurmakta zorlanır. Hiçbir bitki tüketimini ve kürünü alışkanlık haline getirmeyin ve aşırı miktarda tüketmeyin. 


Kaynak:Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu
              Bitkisel Tedavi Yöntemleri/ Hürriyet

12 Ekim 2015 Pazartesi

Kadınlarda en çok görülen 6 hastalık!

Önemsemeyip geçiştirdiğiniz her hastalık tedavi sürecini uzatır



Kadınlar fizyolojik yapıları gereği yaşamları boyunca pek çok hastalıkla karşı karşıya kalıyor. Kadınlara özel sağlık problemleri çoğunlukla erken tedavi ile çözüme kavuşabilirken, gerekli önemin gösterilmediği durumlarda ciddi sonuçlar ile karşı karşıya kalınabiliyor. Kadınların hayatları boyunca karşısına en sık çıkabilecek hastalıklar ise şöyle:

Çocuklukta ve menopoz sonrasında görülen kanamalara dikkat

Kadınların hayatları boyunca en sık karşılarına çıkan sorunların başında adet düzensizlikleri gelir. İlk adet 12-13 yaşlarında görülür. Eğer çocukluk döneminde kanama görülürse bunun mutlaka araştırılması gerekir. Buluğ çağı ile menopoza yakın dönemlerde ise vücut bu yeni sürece adapte olmaya çalıştığı için adet düzensizlikleri sıkça görülebilir. Ancak beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz, leke tarzında veya uzun süreli kanamalar mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir. Menopoz döneminden sonra görülen kanamanın miktarına bakılmaksızın üzerinde önemle durmak gerekir.

Yanlış beslenme polikistik over sendromunu tetikliyor

Kadınlarda en sık rastlanan hormon bozukluğu polikistik over sendromudur. Nedeni tam olarak bilinmese de yanlış beslenme, aşırı kilo alma gibi problemler hastalığı tetikleyebilir. Hastalık tipik olarak genç kızlarda ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Polikistik over sendromu görülen kızlarda genellikle kilo fazlalığı, tüylenme, saçlarda dökülme ve sivilcelenme problemleri görülür. Tedavideki ilk aşama kilonun kontrol altına alınmasıdır. Polikistik over sendromlu kadınlarda kilo kaybı biraz daha zordur. Hormon bozukluğuna bağlı kilo alımı varsa diyetin buna göre planlanması gerekir.

İdrar kaçırma büyük sosyal problem

İdrar kaçırma sorunu çok önemli bir sosyal problem olup, günümüz modern tedavileri ile başarılı olarak ortadan kaldırılmaktadır. Temelde kadınların hastalığı olan idrar kaçırma 35 yaşın üzerindeki her 5 kadından birinde görülmektedir. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme, hapşırma, gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi, daha az eforla da meydana gelebilir.

Vajinal akıntılar cinsel sağlığı olumsuz etkiliyor

Kadınların cinsel sağlığını ve yaşamını olumsuz etkileyen ve daha çok enfeksiyon kaynaklı olan “vajinal akıntılar”, normal fizyolojik akıntılar ve enfeksiyona bağlı akıntılar olarak ikiye ayrılır. Kokusuz, saydam, renksiz, adetin belirli zamanlarına göre miktarı artıp azalan akıntılar normal fizyolojik akıntılardır. Rahim ağzından gelen sümüksü ve saydam renkli bu akıntılar hormonlarla ilgili olduğundan belirli zamanlarda artış gösterir. Enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan akıntıların belirtileri arasında renkli, kokulu, rahatsız edici miktarda görülmesi sayılabilir. Bunlar bakteri, mantar ya da parazit kökenli olabilir.

Menopoz hastalık değil bir geçiş dönemidir

Menopoz, bir hastalık olmayıp, kadın hayatının en önemli geçiş dönemlerinden biri olarak sayılabilir. Adet düzenleri bozulduğunda bir çok kadın menopoza girdiğini söylese de, menopoz bir kadının peşi sıra 12 ay adet görmemesidir. Menopoza giriş yaşı dünya genelinde 45-53 arasında değişirken ortalama 51 yaş olarak bildirilmektedir. Ülkemizde ise 46-48 yaşlar arasındadır. Menopoz döneminin başlamasıyla eksilen östrojen hormonuna bağlı olarak; sıcak basmaları, terleme, uykusuzluk, vajinal kuruluk, seksüel istekte azalış, idrar problemleri, yorgunluk, ruh hali değişiklikleri, dikkat ve hafıza sorunları gibi belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca menopoza giren her kadın şikayeti olmasa dahi kemik kaybından korunmak veya cinsel hayatının devamlılığı için hekime başvurmalıdır.

Şiddetli adet ağrıları yaşam kalitesini düşürüyor 

Adet gören kadınların yarısından fazlasının kanamalarının ilk bir-iki günü ağrısı olmaktadır. Genellikle bu ağrı hafiftir, ancak bazen günlük aktivelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olabilir. Bu şiddetli ağrı dismenore olarak adlandırılır. Dismenore bulguları arasında alt karında ağrı veya kramplar, baş ağrısı, bulantı – kusma ve baş dönmesi sayılabilir. Dismenorenin tedavisi ilaçlar ve ağrıyı azaltan teknikleri içerir ancak bazı olgularda cerrahi işleme gerek duyulabilir.



Kaynak:hthayat.com

9 Ekim 2015 Cuma

Cildimizde ki Mantar Hastalıkları

Mantar hastalığına küçük bir mantar neden olur. Başlıca şekilleri, “Ringworm” denilen ve baş ve vücut derisinde görülen mantar hastalığı ile “Atlet ayağı” olarak bilinen mantar hastalığıdır.

BAŞ ve VÜCUT MANTARI


Baş ve vücut derisinde meydana gelen mantar hastalığıdır.
Bulaşıcıdır.

Kafa derisinde (çocuklarda) ve vücudun başka yerlerinde görülebilir.

Mantar hastalığı, kafa derisinde küçük, yuvarlak, pul pul ve kırmızı olarak da görülebilen bir leke halinde başlar. Leke giderek büyür, buradaki saçlar zayıflar ve kırılıp dökülerek kel bir yer bırakır. Bu, bir veya birkaç yerde olabilir.

Vücudun başka kısımlarında ise, bu hastalık, genellikle kısa bir süre sonra pul pul ve kırmızı bir durum alan yuvarlak veya oval bir leke olarak başlar. Daha sonra lekenin ortası, etrafında yüzük şeklinde bir yara bırakarak iyileşir.

Hastalık, hastalıklı bir kişinin hastalıklı yerine dokunmakla bulaşabilir. Hasta birinin havlu ve saç fırçası gibi özel eşyalarını kullanmakla da geçebilir.

Mantar hastalığını, çok kez aynı evde oturanlar, birbirlerinden ya da kedi köpek, kobay gibi hayvanlardan kaparlar.

En sık ergenlik çağı öncesi çocuklarda görülür.
Mantar hastalığı tedavi edilmezse aylar veya yıllarca devam edebilir.

Tedavi:


Doktorunuz, hastalıklı yerlere sürmeniz için krem verebilir. Bazen aynı zamanda tablet de almanız gerekebilir. Belirtilerin 2-6 haftada geçmesi gerekir. Bununla beraber tedavi bazen aylarca sürebilir.

Önlemler:


Hastalığın yayılmasının engellenmesinde temizlik son derece önemlidir. Hastalığı kapmışsanız, başınızın derisini hırpalamadan, her gün, dayanabileceğiniz kadar sıcak su ile başınızı yıkayın. Evdekilerden ayrı bir havlu kullanın.
Tek başınıza yatın ve başka hiç kimsenin saç fırçanızı, tarağınızı ve havlunuzu kullanmasına izin vermeyin. Yatak çarşaflarınızı, yastık kılıflarınızı ve havlularınızı haftada en az iki kez sıcak su ile yıkayıp, güneşte kurutun.

Evdeki herkesin de kendi saç fırçası, tarak ve havlusu olmalı ve onlar da sık sık başlarını yıkamalıdırlar.
Kedi ve köpeklerin tüylerini düzenli olarak kontrol etmek iyi olur. Eğer mantar hastalığı belirtisi varsa veterinere müracaat edin. Tüyleri güve yemiş gibi, yer yer dökülmüş bir kedi yavrusunda hemen hemen kesinlikle mantar vardır ve tedavisi yapılana kadar çocuklardan uzak tutulmalıdır.

Okuldan Alıkoyma:

Uygun tedavi başlayana kadar çocuklar okuldan uzak tutulmalıdır.

DİĞER BÖLGELER


Mantar hastalığı, vücudun başka yerlerinde de olabilir. Genellikle erkeklerde kasık çevresi, kadınlarda ise meme altları gibi devamlı temas halindeki deri yüzeylerini etkiler.

Buralardaki mantar hastalığı, ciltte ıslaklığa ve şiddetli kaşıntıya neden olur. Kırmızı, kabarmış kısımlarla akıntılı ıslak yerler görülebilir.

Mantar hastalığı çok terleyen insanlarda olur. Fazla yıkanma ve giysilerin cilde sürtünmesi, özellikle de fazla dar iç çamaşırı durumu kötüleştirebilir. Kasıklardaki mantar hastalığı, dar blucin veya naylon iç çamaşırları giymekle daha da kötüleşebilir.



Kaynak:Dr. Recai OĞUR

8 Ekim 2015 Perşembe

Puberte ve Adolesan Jinekolojisi



Kadın doğum uzmanı olarak bizler zaman zaman çocuk ve ergen yaş grubundaki kızlarda ortaya çıkan jinekolojik sorunlarla karşılaşmaktayız. Pediatrik dönem (çocukluk çağı) tanım olarak süt çocukluğundan puberte (genç kızlığa geçiş) e kadar uzanan dönemi ifade eder. Ancak süt çocukluğu ve yenidoğan döneminde bu başlık altında ele alınabilir. Adolesan (ergen) dönemi ise puberteden sonraki dönemdir ve bu dönemin üst sınırı 19-20 yaşa kadar çıkarılabilir. Her dönemin kendine has sorunları ve hastalıkları vardır.

Yenidoğan döneminde anneden geçen östrojen etkisi ile vajinal salgı varlığı, memelerde tomurcuklanma ve dış genital organlarda belirginleşme olur. Bu dönemde memelerden süt salgısı görülebilir, hatta yine hormonal etkilere bağlı olarak yenidoğanda vajinal kanama bile görülebilir.

Bu fizyolojik değişiklikler yaklaşık 3 hafta kadar sürer. Daha sonra 8 yaşına kadar süren erken çocukluk döneminde genital organların boyutlarında görülür. 7-10 yaş civarında memede belirginleşme dışında hemen hiçbir değişiklik olmaz. 10-12 yaşlarında östrojen etkisiyle rahim büyümeye başlar, dış genital bölge, küçük ve büyük dudaklar yağ depolanmasına bağlı olarak kalınlaşır. Genital bölgede kıllanma başlar ve klitoris belirginleşir.

Çoğu toplumlarda tarih boyunca puberte bir kutlama zamanı olarak kabul edilmiştir. Pubertedeki değişiklikler üreme dönemine doğru bir geçiş göstergesidir. Yine de bazı bireyler için psikolojik, sosyal ve kültürel nedenler bu dönüşümü zor ve stres dolu bir hale getirir. Günümüzde artık daha erken yaşta erişilmekte olan puberte bu modern zamanda erken seksualite ile uyumu güçleştirmektedir. Adolesan gebelikler nisbeten yeni bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişen beslenme ve hayat koşullarına bağlı olarak modern yaşamdaki değişiklikler puberteyi anlamanın önemini ortaya çıkarmaktadır.

Pubertede artmış hormon üretimine bağlı olarak önce hızlanmış büyüme, meme gelişimi (telarş) sonra genital bölge ve koltuk altı kıllanması (pubarş) en sonda ilk adet kanaması görülür (menarş). Bu süre ortalama 4-5 yıl sürer. Genelde pubertenin ilk belirtisi büyümedeki hızlanmadır (ortalama 9 yaş). Ve bunu meme tomurcuklanması izler. Genital bölge ve koltuk altı kıllanması meme tomurcuklanmasından sora oluşur (ortalama 10 yaş). İlk adet en son izlenen olaydır (ortalama 12 yaş). İlk adeti takip eden 12-18 aylık dönemde adetler genellikle yumurtlamasız ve düzensizdir ve bu dönemde hormonal etkilere bağlı olarak anormal vajinal kanamalar ortaya çıkabilir.

Erken Puberte (Puberte Prekoks):

Kızlarda 8 yaşından önce sekonder seks karakterlerinin gelişmesidir. Genel olarak 10 yaş altında ilk adet kanamasının olması ve 9 yaşından önce kıllanmanın başlaması da erken puberte kabul edilir. Bu sorun yapısal ve sebepsiz olabileceği gibi bir takım beyin hastalıklarına, böbrek üstü bezi patolojilerine, yumurtalık sorunlarına da bağlı olabilir. Öncelikle hastanın erken puberte tanımına uyup uymadığı belirlenmelidir. Çünkü erken puberte sanılarak doktora getirilen çocukların çoğu normal fizyolojik gelişim göstermektedir.

Geç Puberte:

Sekonder seks karakterlerinin 13 yaş veya ilk adetin 17 yaşına kadar olmamasıdır. Sebep yapısal olabileceği gibi bazı kromozomal hastalıklar, doğuştan gelen anomaliler, beyinden kaynaklı bazı sendromlardır. Tanıda meme gelişimi, kıllanmanın derecesi, kemik yaşı, kafa grafisi, hormon tahlilleri gereklidir. Geç puberte tedavisinde genellikle hormon replasman tedavisi kullanılmaktadır.

Çocukluk Çağında Sık karşılaşılan Hastalıklar:

Çocuklardan şikayete dair öykü almak oldukça güçtür ve yaklaşırken çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal yapı farklılığı göz önüne alınmalıdır. Kız çocuğunun muayenesi özel şartlarda, jinekolojik masada yapılmalıdır. Muayene için genellikle yumuşak bir masada kurbağa pozisyonu tercih edilebilir. Küçük kızlarda muayene anne kucağında da yapılabilir.

Vajinal ve Dış Genital Enfeksiyonlar:

Çocuklarda ve ergenlerde vajinal ve dış genital enfeksiyonlarının nedeni erişkinlerden farklılık gösterir. Şikayet olarak genellikle akıntı, kaşıntı, dış genital bölgede kızarıklık bazen de vajinal kanama görülebilir. Çocuklarda görülen enfeksiyonlar genellikle nonspesifiktir. Altta yatan temel olay östrojen etkisi altında olmayan olgunlaşmamış vajina dokusundaki direncin azalmış olması ve tahriştir. Çocuğun perine bölgesinin yeterince temiz tutulmaması ve buna bağlı gelişen irritasyon ile kaşıntı bu yangı tablosuna yol açar. Bu tablo sonucunda akıntı ortaya çıkar. Genellikle deterjan ve sentetik iç çamaşırlarının irritasyonları bu tip tabloya yol açar. Östrojen düzeyinin yetersiz olması ve perineye dışkı bulaşması sonucu perine hijyeni kolaylıkla bozulabilir. Bu tür vajinitlerde anne tarafından perinenin temiz tutulması ve birtakım kağıt ve pedlerle tahriş edilmemesi sağlanmalıdır.

Puberte ile birlikte fizyolojik (doğal) akıntı ortaya çıkar, berrak ya da hafif sarı renkli ve kokusuzdur. İç çamaşırında kuruduğunda sarı bir renk alabilir, ayrıca akıntı kuruyup sertleştiğinde sürtünmeye bağlı tahrişe yol açabilir. Bu durum genellikle titiz anneler tarafından büyütülerek doktora bir şikayet olarak iletilebilir.


Çocuklarda görülen vajinitlerin önemli bir kısmı da mikroorganizmalar tarafından oluşturulur. Çocuklar burun, boğaz salgıları bulaşmış olan elleri ile genital bölge ve vajinayı kolayca enfekte edebilirler. Bu nedenle vajinit ve dış genital bölge enfeksiyonları genellikle üst solunum yolları enfeksiyonlarına eşlik eder. Ayrıca genital bölgeye dışkı bulaşması da bu enfeksiyonları tetikler. Barsak parazitleri de (özellikle kıl kurdu) vajinite neden olur, genellikle rektumdan gece çıkarak yumurtalarını vajinaya yakın bir bölgeye bırakırlar. En önemli şikayet şiddetli kaşıntıdır. Mantar enfeksiyonları genellikle puberte sonrası görülür, çocuklarda oldukça nadirdir. Eğer çocukluk çağında görülürse bu çocuklar şeker hastalığı, bağışıklık sistemi bozuklukları yönünden araştırılmalıdır. Uzun süre geniş spektrumlu antibiyotik kullanan çocuklarda vajina florasının bozulmasına bağlı olarak mantar enfeksiyonu görülebilir.

Ülkemizde adolesan çağda cinsel ilişki pek sık olmadığından cinsel yolla bulaşan hastalıklar bu dönemde sık görülmemektedir. Ancak burada önemli nokta çocuk cinsel istismarı ve tecavüzüdür. Çocuk veya ergen dönemde bu enfeksiyonlarla karşılaşılırsa çocuk ve aile büyüğü mutlaka sorgulanmalıdır.

Tüm bu enfeksiyonlarda tanı vajinal kültür ve muayene ile konulur ve etkene göre tedavi planlanır.

Tekrarlayan ve tedavi edilemeyen vajinal kanama ve akıntılarda vajinada yabancı cisim bulunma olasılığı akla gelmelidir. Çocukluk döneminde vajinada tuvalet kağıdı, çikolata kağıdı parçaları, leblebi, bilye gibi yabancı cisimlerle karşılaşılabilmektedir. Yabancı cisim uygun aletlerle veya vajinaya yapılacak lavaj (yıkama) işlemi ile çıkartılır, içerisi antiseptik solüsyonlarla yıkanır. Perineye uygulanacak östrojenli kremler yabancı cismin yaptığı travmaya bağlı hasarın iyileşmesini hızlandırır.

Düşmeler, yabancı cisimlere bağlı travmalar ve cinsel tecavüz girişimleri en sık rastlanan genital travma nedenleridir. Genital travma ile başvuran bir çocukta kanama odağı tesbit edilmeli, kanama mümkün olan minimal cerrahi girişimle durdurulmalıdır. Yapılacak müdahale küçük olsa bile girişimin sağlıklı yapılabilmesi için genel anestezi tercih edilmelidir.

Çocukluk çağında genital tümörler nadiren görülür, en sık rastlananı yumurtalık tümörleridir. Çocuk tümörlerinin yaklaşık yarısı kötü huyludur ve kanserleşme potansiyeli taşırlar. Özel bir tümör olan sarcoma botro*yoides vajen ön duvarından kaynaklıdır, tüm vajinayı dolduran üzüm salkımı tarzındadır ve küçük kız çocuklarında vajinal kanamaya neden olur. Tedavisi cerrahidir.

Ambigus Genitalia da çocuk her iki cinse ait dış genital organları taşır sebebi kormozomal veya hormonaldır.

Labial füzyon küçük dudakların vajina bazen de üretrayı kapatmasıdır, bir tür yapışıklıktır. Tedavide östrojenli kremlerle masaj veya cerrahi tedavi gerekebilir.

Hymen imperforatus kızlık zarının tamamen kapalı olmasıdır. Genelde adet zamanı vajinada biriken kanın atılamamasına bağlı klinik bulgu verir. Tedavi cerrahidir.



Kaynak:http://www.mugeaksoy.com/

7 Ekim 2015 Çarşamba

 Hava değişikliği hasta ediyor!



Sağlığımız ile hava durumu arasında garip bir ilişki var. Ani değişen iklim şartlarına uyum sağlamakta zorlandığımız için sağlığımız bozuluyor.Havalar en çok kadınları etkiliyor.Hele yüksek tansiyon,yorgunluk ve tedirginlikten şikayetçiyseniz,özellikle mevsimin değişim dönemlerinde,meterolojiyi izlemenizde yarar var.

Aniden kuvvetlice esen bir rüzgâr çıktığında; Kalbiniz dışarı çıkacakmış gibi küt küt atıyor. Üzerinizde nedenini bilmediğiniz bir asabilik var. Her şeye çabuk sinirleniyorsunuz.

Uzmanlara göre kuru rüzgâr, (saç kurutma makinesinde olduğu gibi) insanı elektriğe kapılmış gibi sarsan, elektrostatik bir enerji birikimine yol açıyor ve cildimizdeki sinirsel alıcıları uyararak fiziksel ve beyinsel gerilimlere neden oluyor. Bora gibi çok kuvvetli esen rüzgârlı havalarda atmosfer basıncındaki şiddetli titreşimler, pek çok insanı etkileyerek başdönmesi, uykusuzluk, nedensiz baş, kas veya eklem ağrılarına yol açıyor. Eğer kolitten yakınıyorsanız şiddetli rüzgârlar rahatsızlığınızı azdırabilir.

Dolunayda vajinal mantarlara dikkat...

Eğer vajinal mantardan şikayetçiyseniz, dolunayda rahatsızlığınız artabilir. Uzmanlara göre ayın değişik ritmleri adet dönemlerini uyarıyor, hormon üretimini artırıyor ve bağırsak parazitlerinin ya da kadın üreme organlarında yaşayan mantarların üretimini artırıyor.

Güneş saldırgan yapıyor...

Güneşteki lekeler artınca sinir sistemimiz alt-üst oluyor. Saldırganlık olayları ve trafik kazalarında hızlı bir artış gözleniyor. Güneşteki fırtınalar organizmanın otomatik reaksiyonlarından sorumlu olan sempatik sinir sistemini etkileyerek yüksek tansiyonu azdırıp kalp ritmini bozuyor. 

Nemli hava melankoli ve adale ağrılarını davet ediyor...

Puslu, sisli ve nemli havalar, sinir sistemini alt üst ediyor. Sisli havada nem damlacıkları güneş ışığına geçit vermiyor. Bu da sağlığımızı etkileyerek vücudumuzun, mutluluk hormonu denilen serotonin üretimini düşürüyor. 

Sonuç olarak depresyon ya da melankoli kaçınılmaz oluyor. Sisli ve nemli hava ayrıca adale ve eklem ağrılarını azdırıyor. İçinde mikrop gibi maddeleri barındıran nem damlacıkları solunum yoluyla vücudumuza girerek enfeksiyon hastalıklarına davetiye çıkarıyor. Ve sinüzit, rinit, otit ve farenjit gibi hastalıklar ortaya çıkıyor. Nem mide sistemini de bozarak kolite yol açıyor.




Kaynak:mahmure.com

6 Ekim 2015 Salı

Mantar Kısırlığa yol açıyor mu?

Mantar enfeksiyonlarına daha çok uzun süreli antibiyotik kullanımı sonrası, şeker hastalığında ve gebelik esnasında sıkça rastlanıldığını biliyoruz.Mantar enfeksiyonları vajinanın ideal ortamını bozarak hem spermlerin canlı kalma süresini azaltırlar, hem de spermlere tutunarak hareketliliğini bozarlar. Bu gün için mantar enfeksiyonları antifungal (mantar önleyici) adı verilen ilaç grubu ile kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.

 Bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonlar da mantar enfeksiyonlarında olduğu gibi sperm hareketlerini kısıtlayarak döllenmeyi engellerler. Düşük olasılığını arttırırlar. Bu sebeple tüp bebek tedavisine başlamadan önce çiftlerimizi mutlaka kısa süreli bir antibiyotik tedavisine alıyoruz.

 Kadınlarda cinsel yolla geçerek kısırlığa sebep olan bir diğer enfeksiyon ise klamidya enfeksiyonudur. Klamidya enfeksiyonu sarı, kokusuz akıntı, cinsel ilişki sırasında ağrı ile kendini belli edebileceği gibi hiçbir bulgu vermeyebilir. Enfeksiyon sırasında oluşan iltihap iyileşme döneminde tüplerde yapışıklıklara sebep olur. Diğer yandan Üreaplazma ve mikoplazma adlı bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonlar ise düşüklere sebep olabilirler.


Bu enfeksiyonlardan korunmak için ne yapılmalıdır?


Üreme organlarına ait enfeksiyonlar herhangi bir bulgu vermeyebileceğinden, düzenli kontroller çok önemlidir. Kontrol muayeneleri sırasında vajinadan alınacak örnek laboratuarda tahlil edilerek enfeksiyon varlığında uygun antibiyotiklerle kolayca tedavi edilebilir.


 Bu enfeksiyonlardan korunmak için vücut hijyenine özen göstermek, pamuklu iç çamaşırları kullanmak, dar ve sentetik giysilerden kaçınmak alınabilecek birkaç küçük önlemdir. 

Unutulmaması gereken en önemli nokta herhangi bir enfeksiyon saptandığında sadece kadının değil eşlerin birlikte tedavi olması gerektiğidir.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Sağlığa zararlı kıyafetler

İngiliz uzmanlar, bazı kıyafetlerin hastalıklara davetiye çıkardığı konusunda uyarılarda bulundu.


İngiliz uzmanlar, bazı kıyafetlerin hastalıklara davetiye çıkardığı konusunda uyarılarda bulundu. Daily Mail Gazetesi’nde yer alan habere göre özellikle dar pantolonlar, topuklu ayakkabılar, tangalar, küpeler sağlık için risk oluşturuyor.

Dar pantalon

Skinny jean’ler yani dar pantolonlar son yıllarda çok moda. Ancak kan dolaşımını zorlaştığı

için selülit ve varis oluşumuna neden oluyor. Ayrıca, dar pantolonlar genital bölgedeki ısıyı yükseltiğinden, vajinal mantar enfeksiyonuna yakalanma riskini de artırıyor!

Topuklu ayakkabı
Nasır, kemik çıkıntısı, parmaklardaki şekil bozuklukları gibi ayak problemleri, yüksek topuk tutkusunun bedeli. Eğer süreklik topuklu ayakkabı giyiyor ve boyun ağrısı yaşıyorsanız daha sağlıklı ayakkabılar giymeye başlamanız gerekiyor.

Tanga

Tanganın, çeşitli vajinal enfeksiyonlara, idrar yolu rahatsızlıklarına, iritasyon ve hemoroid oluşumuna yol açabileceği belirtiliyor. Uzmanlar tanganın, tasarım ve yapı olarak bakteri üretimi ve transferi için ideal olduğuna dik kat çekiyor.

Küpe

Küpedeki metallerin egzamaya ve bazen de ağır küpeler kulakta yırtılmaya neden oluyor.

Bu nedenle uzmanlar, kadınların küpe seçerken dikkatli olması gerektiğine dikkat çekiyor.

Omuz çantası


Tek omzunuza taktığınız çanta sırt, omuz ve boyun ağrısına yol açıyor. Bu nedenle

uzmanlar, illa bu tip çanta kullanacaksanız düzenli bir şekilde omuz değiştirerek takmanızı tavsiye ediyor.

Sıkı kemer


Aşırı sıkı bağlanan kemerler varise neden oluyor.

Naylon kumaştan kıyafetler

Kıyafetler seçilirken cildin hava ile temasının sağlanması önem taşıyor. Naylon ve sentetik yerine pamuklu penyelerin seçilmesi gerekiyor. Kansorejen içerikli olan kumaş boyaları deriye temas ettiğin de içeri geçiyor ve metabolizmaya zarar veriyor.




Kaynak:http://www.hthayat.com/

2 Ekim 2015 Cuma

Vajinal mantar yaşla ilgili midir? Nasıl tedavi edilir?


Kadınlarda genital bölgenin mantar enfeksiyonunu ilk kez 1849 yılında Wilkinson adlı araştırmacı tanımladı. Wilkinson, mantar enfeksiyonunu gebelerde görmüş ve gebelerde tanımlamıştı. Mantar enfeksiyonlarının ortaya çıkışı genellikle bir nedene dayanır. Bu nedenler arasında en sık görülenleri antibiyotik kullanımı ve gebeliklerdir. Tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonları da birçok soruna neden olabilir.
İlk adetinden 25 yaşına kadar kadınların yarısı mantar enfeksiyonu ile karşılaşır. Erişkin yaşına geldiğinde ise 4 kadından üçü hayatında bir kez vajinal mantar enfeksiyonu geçirmiştir.
Vajinal mantar enfeksiyonlarının sıklığını bilmek mümkün değildir. Vajinal mantar enfeksiyonu olanların bazıları kendi yöntemleri ile tedavi yapmaya çalışmaktadır. Ancak vajinal enfeksiyon şikayeti ile başvuran kadınlarda en sık görülen iki enfeksiyondan biri mantar enfeksiyonudur.
Mantar enfeksiyonu ile başvuran hastaların çoğu kandida albikans denilen mantar türü ile enfekte olmuştur. Kandida glabrata gibi diğer kandida türleri tüm enfeksiyonların çok azını meydana getirir.
Aslında hiçbir şikayeti olmayan tamamen sağlıklı kadınlarda da vajinada kandida mikrobu bulunabilir. Mantar enfeksiyonu belirtileri gösteren bir kadında da vajina sürüntüsü mikroskopisi kandida gösterir. Bu yüzden vajina akıntısının kültürü veya mikroskop ile bakısı sonunda mantar tanısı koymak zordur. Mikroskop ile bakıda vajinada üremekte olan mantar hücrelerinin görülmesi tanı koydurucu bir belirtidir.
Mantar enfeksiyonu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon değildir. Ancak cinsel temasın başlaması ile sıklığı artar ve cinsel temas sıklığı ile mantar enfeksiyonunun sıklığı arasında paralellik vardır.
Mantar enfeksiyonlarının en önde gelen belirtisi kaşıntıdır. Kaşıntıdan oluşan tahriş nedeniyle idrar yaparken yanma da görülebilir. İdrar yanması, idrar yolu enfeksiyonunda olduğundan farklıdır. İdrar yolu enfeksiyonunda ağrı karının alt kısımlarında ve derinde hissedilirken mantar enfeksiyonunun ağrısı idrarın çıktıktan sonra değdiği cilt kısmındadır. Bir diğer önemli belirti ise akıntıdır. Akıntı miktarı çok olmasa da kıvamı ile rahatsız edicidir. Akıntı, küçük çökelek parçacıklarına benzer. Ancak enfeksiyon uzun sürerse bu çökelek görüntüsü ortadan kalkacaktır. Akıntı genellikle kokusuz olsa da çok dikkatli hastalar akıntının peynir veya süt kesiğine benzediğini veya mandıraya benzer bir koku olduğunu belirtirler. Vajina cildinin enfekte olmuş olmasından ötürü cinsel temas ağrılıdır. Vajinanın içi şişmiş gibi hissedilir.
Gebelik sırasında geçirilen mantar enfeksiyonları bebeğin zarlarının mikrop kapması ile erken doğum riskini artırır.
Mantar enfeksiyonlarının sıklığını artıran bazı durumların bilinmesi, bu enfeksiyondan korunmamıza yardımcı olabilir.

1- Antibiyotik kullanımı
2- Gebelik
3- Şeker hastalığı
4- Adet öncesi dönem
5- Doğum kontrol haplarının kullanımı
6- Spiral kullanımı
7- Bağışıklık sisteminin baskılanması
8- Hormon tedavileri ve özellikle kortizon
9- Fazla miktarda şeker tüketmek
10- Sentetik giysiler ve bunların genital bölgede yarattığı nemlilik ve sıcaklık artışı
11- Alerjiye neden olan maddeler. Bunlar arasında renkli tuvalet kağıtları, tamponlar ve giysilerdeki deterjan artıkları bulunur.
12- Bazı başka hastalıklar. Bunlar arasında tiroid hastalıkları, demir eksikliğine bağlı kansızlık da vardır.
13- Radyasyona maruz kalma. Bu pek tabii ki herhangi başka bir hastalık nedeniyle radyoterapi gören hastaların sorunu haline gelir.
14- Rahim ağzı kanalının kronikleşmiş enfeksiyonları (Servisit).
15- Obesite (Şişmanlık)
16- Sık ve değişik kişilerle cinsel ilişkide bulunma

Mantar enfeksiyonlarından korunmak için nelere dikkat edelim?

1- Vajina içi asla yıkanmamalıdır. Vajina içinde asidliği ifade eden pH değeri 3,8-4,2 arasındadır. Bu pH derecesinin sağlanması için vajina içinde bulunan Laktobasillus asidofilus denilen dost mikroplar laktik asid üretir. Laktik asid ve vajinanın bu asid pH’ı zararlı mikropların ve özellikle mantarların üremesini önler. Vajina içini yıkamak için kullandığımız su pH’ı 7’dir. Yani vajina içinin asildik derecesini bozar. Kaldı ki vajina içini pH’ı uygun bir sıvıyla bile yıkasak oradan Laktobasilleri uzaklaştırdığımız için kısa sürede pH da bozulacaktır.

2- Vajina dış kısmını yıkamak için yalnızca su kullanalım. Genital bölgeyi yıkamak için kullanabileceğimiz sıradan sabun ve şampuanlar genellikle asid ortamı bozan bazik maddelerdir. Bunun için genel banyo sırasında genital bölgeyi yıkamak için özel genital bölge şampuanları kullanalım, onun dışında su ile yıkama yapalım

3- Genital bölgeyi yıkarken aşırıya kaçmayalım, önden arkaya doğru yıkama yapalım. Makattaki mikropları öne sürüklemeyelim. Kuru kalmak önemli. Yıkamadan sonra genital bölgeyi kurulayalım. Kurulama için beyaz renk tuvalet kağıdı kullanalım. Tuvalet kağıdını dokuya bastırmadan ve yalnızca dokunarak kullanalım ki doku arasında tuvalet kağıdı parçaları kalmasın.

4- Adet olmadığımız zamanlarda günlük ped bile olsa bir engel kullanmayalım. Genital bölgenin havalanmasını her durumda bozarlar. Yalnız adetli iken ped kullanalım.

5- İç çamaşırları pamuklu veya penye olsun. Bu hem genital bölgenin hava almasını sağlar, hem de sıcak yıkanmaları mümkündür. İç çamaşırı günlük olarak değiştirilmeli, otomatik makinenin sıcak ayarında yıkanmalı ve makineden çıkınca bir kez daha durulanmalı, kuruyunca buharlı ütü ile ütülenmeli.

6- Giysi olarak mümkün olduğunca bol paçalı kumaş pantolon, şort veya etek tercih edilmeli, kot, deri ve sıkı pantolondan kaçınmalıdır. Bir giysi ile yürürken genital bölgede nemlilik oluşuyorsa bu giysi uygun değildir.



Kaynak:http://www.msxlabs.org/